türkiye insan hakları vakfı

ya basta viva zapatista
savunma hakkında kısıtlamaya gidilmesini aşağıdaki haberde görüldüğü üzere kınayan vakıftır.

türkiye insan hakları vakfı (tihv) adalet bakanlığı’nın gerekli ödeneği aktarmaması üzerine yaklaşık 17 bin avukatın sundukları hizmet karşılığı ücretlerini alamamaları nedeniyle tbb’nin aldığı kararla “zorunlu müdafi yardımı”nın 1 ağustos gününden itibaren durdurulması kararı üzerine bir açıklama yaptı.

tihv yönetim kurulu’nun konu ile ilgili açıklaması şöyle:
"uzun zamandır devam eden sorunlar, sistemi tıkanma noktasına getirmiştir. söz konusu tıkanmayı hizmet sunan avukatların çabaları ve özverileri de engelleyememiştir. 1992 yılında başlatılan ve 1 haziran 2005 tarihli ceza muhakemesi kanunu ile kapsamı genişletilen “zorunlu müdafi yardımı”, hakkında yakalama işlemi yapılan kişilerin (sanık ya da şüphelilerin) avukata erişim hakkı kapsamında tanınmış ve özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin işkenceye karşı korunmalarını sağlamak amacıyla öngörülmüş bir koruma tedbiridir.
avukata erişim hakkı, işkenceye karşı temel bir yöntemdir. böyle bir olanağın varlığı, alıkonulan kişileri işkence tehdidine, riskine karşı korumaktadır. zira hakkın kullanımı, işkenceye başvuran görevliler üzerinde caydırıcı etki yaratmaktadır. avukata erişim hakkı, adil yargılanma ve savunma hakkının da ayrılmaz bir parçasıdır.
hükümet, temel haklardan olan savunma hakkının ve işkence yasağının vazgeçilmez unsurlarından birini oluşturan “avukata erişim hakkı” kapsamında yasada öngörülen “zorunlu müdafi yardımı”nı etkili ve amacına uygun biçimde uygulamak ve bu konuda yasal, idari, adli, pratik her türlü tedbiri almakla yükümlüdür.
türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri ve denetim organlarının kararları da, işkence yasağının ve adil yargılanma hakkının güvence altına alınması bakımından bu yükümlülüğe işaret etmektedir. bm işkencenin önlenmesi sözleşmesi’nin 2. maddesi, “taraf devletler, işkence suçunu önlemek üzere etkin yasal, idari, yargısal veya her tür tedbiri alır.” demektedir. özgürlüğünden alıkonulan kişilerin “avukata erişim hakkı”da bu tedbirlerden birisidir. avukat yardımının durdurulması, başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere özgürlüğünden yoksun bırakılan herkesi işkenceye karşı korumasız bırakacaktır. “işkenceye sıfır tolerans” diyen iktidardan beklenen, insan eliyle üretilen travmanın yanında anlamsız kalan ekonomik nedenlerle sistemi tıkamak değil, aksine sistemi güçlendirmek ve gerekli her türlü önlemi almaktır.
bu nedenle, adalet bakanlığı’nı, baroları “zorunlu müdafi yardımı”nı durdurma noktasına getiren koşulları bir an önce düzeltmeye, bunun için gerekli kaynağı sağlamaya, hizmetin kalitesini arttırıcı, hizmet sunan avukatları ve baroları teşvik edici yeni önlemler almaya davet ediyoruz.
idarenin görevi, sistemi tıkamak değil, sistemin etkili ve kaliteli bir biçimde uygulanmasını sağlamaktır.
işkence yasağının mutlaklığı, ancak bu anlayışla güvence altına alınabilir..."

bağımsız sesonline net
ya basta viva zapatista
aşağıdaki açıklamayı yapan , türkiye’deki en saygın insan hakları alanındaki örgütlerdendir.

sesonline net:türkiye insan hakları vakfı yönetim kurulu başkanı yavuz önen, israil’in lübnan’ı işgali ve sivillere yönelik saldırıları karşısında birleşmiş milletler’in harekete geçmesi isteğiyle 9 ağustos günü genel sekreter kofi annan’a bir mektup gönderdi.

mektupta, başta birleşmiş milletler antlaşması olmak üzere uluslararası anlaşmaların birleşmiş milletler’e verdiği görevlere dikkat çekildi ve örgütün acilen harekete geçmesi istendi.
mektubun, kofi annan’ın yanı sıra, birleşmiş milletler insan hakları yüksek komiseri louise arbour’a, irct (international rehabilitation council for torture victims-işkence mağdurları için tedavi merkezleri uluslararası konseyi) başkanı dr abdel hamid afana’ya, irct genel sekreteri brita sydhoff’a, gazze ruh sağlığı merkezi (gaza community mental health programme) başkanı dr eyad sarraj’a, filistin, israil ve lübnan’daki diğer insan hakları örgütlerine de iletildiği bildirildi.

mektubun tam metni

sayın kofi annan
birleşmiş milletler genel sekreteri,

ülkemizin de yer aldığı ortadoğu’da yıllardır savaşlar nedeniyle yaşanmakta olan insanlık dramının son günlerde aldığı boyut bizlerde, büyük bir üzüntü, kaygı, ve hayal kırıklığına yol açmaktadır.
bilindiği gibi israil devleti başlattığı askeri harekat ile birleşmiş milletler üyesi bir devlet olan lübnan’ı işgal etmiştir. israil devleti çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan sivillere; sağlık, enerji, ulaşım ve su tesisleri dahil olmak üzere tüm altyapı sistemlerine yönelik saldırılarının yanı sıra askeri veya askeri amaçla kullanıldığını düşündüğü sivil hedef ve yapılara yönelik orantısız güç kullanmaktadır. bütün bunların sonucunda lübnan’da başta yaşam hakkı, kişi güvenliği ve barınma hakkı olmak üzere en temel insan hakları ihlal edilmekte, adeta bir halkın topyekün cezalandırması ve imha süreci yaşanmaktadır. israil devletinin, cenevre sözleşmeleri ve uluslararası ceza mahkemesi tüzüğü bakımından suç oluşturan bu saldırılarını büyük bir üzüntü ve kaygı ile izlemekte, bölgenin geleceği açısından da kalıcı ve giderilmez sorunlara yol açacağını düşünmekteyiz.
başında bulunduğunuz birleşmiş milletler antlaşması’nın 1. maddesine göre “uluslararası barış ve güvenliği korumak, saldırganlık ve diğer barış bozucu tüm eylemleri bastırmak üzere etkin ve toplu önlemler almak”, birleşmiş milletler’in temel amacıdır. yine birlemiş milletler’in en önemli belgesi olan insan hakları evrensel bildirgesi’nin 3. maddesi herkesin yaşama, kişi özgürlüğü ve güvenlik hakkı olduğunu belirtirken, 28. maddesi ise söz konusu bildirge’de ileri sürülen tüm hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzenin bulunması gerektiğini belirtir.
tüm bunlara karşın bugün lübnan’da gerçekleşen hak ihlallerini önleyecek, yaşanan insanlık ayıbına/dramına son verecek hiçbir toplumsal ve uluslararası düzenin bulunmaması, barışı yok edici saldırganlıkları ve tüm eylemleri bastırmak üzere etkin ve toplu önlemlerin alın(a)maması birleşmiş milletler’in varlık nedenine kuşkuyla bakılmasına yol açmaktadır.
yıllardır ülkemizde ve dünyada başta işkence olmak üzere tüm hak ihlallerinin son bulması için uğraş veren bir kurum olarak, evrensel bildirge’nin başlangıç cümlesinde ifade edildiği gibi, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temelini oluşturan insanlık ailesinin tüm üyelerinin sahip olduğu onur ve onun ayrılmaz parçası olan temel haklara mutlak biçimde sahip çıkılması gerektiğine inanıyoruz. bölgede adil ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi ve gelecek kuşakların savaş felaketinden korunması tüm dünya halklarının da acil beklentisidir.
sayın genel sekreter, açıklamalar ile yetinmeyerek, genel sekreteri olduğunuz birleşmiş milletler’in amaçlarına uygun olarak lübnan’da yaşananlara acil ve etkin biçimde müdahale etmeniz ve her türlü önlemi almanız gerektiği düşüncesindeyiz.
saygılarımızla,.."

türkiye insan hakları vakfı:
menekşe 2 sok, no.16/11, 06440, kızılay/ankara
tel: +90312 417 71 80
faks: +90312 425 45 52
e-posta: [email protected]

bağımsız sesonline

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol